31 Mart 2014 Pazartesi

Üç Aylık Kitap Hasılatı


2013' te maalesef çok az kitap okudum. Bunun en büyük sebebi düğün hazırlıkları ve yoğun ders programımdı. Yine de bu yıl ki kadar planlı olsaydım daha çok okuyabilirdim diye de öz eleştiri yapıyım. Bu yıl hedefim 40 kitap ve bu hedefe ulaşmak için beni motive edecek güzel siteler keşfettim. İlki Vikitap. Sergül Kato'nun blogunda görüp üye olduğum ve en sık ziyaret ettiğim sayfalardan biri olan "Kitapseverlerin Sosyal Kütüphanesi". Okuduğum kitapları arşivlemek, onlarla ilgili quizler çözmek ve kitap okuma hedefime yavaş yavaş yaklaştığımı görmek bu sitede en çok sevdiğim şeyler. Bazı eksiklikler ve alt yapı sorunları olmasıyla birlikte zamanla daha kaliteli bir hal alacağını düşünüyorum. Vikitap'taki kullanıcı adım: lalci. Bir diğer siteyse Goodreads. Vikitap'ın neredeyse birebir kopyaladığı orijinal platform. Her ne kadar orijinal olan, kaliteli olan Goodreads olsa da söz konusu kitaplar olduğunda ana dilimi kullanmak ve okumak daha keyifli geliyor. Bu yüzden ikisinde de paralel güncellemeler yapmama rağmen Vikitap'ta daha çok vakit geçiriyorum. 
Gelelim 2014'ün ilk üç aylık döneminde okuduklarıma.


1. Korkma Ben Varım/ Murat MENTEŞ:(bir türlü bulamadığım için fotoğrafta yok) Murat Menteş'in okuduğum 3 romanından en romantik olanıydı. Düblörün Dilemmasını fazla hatırlamamakla birlikte ben Ruhi Mücerretten biraz daha fazla keyif aldım. 
2. Bir Adam Girdi Şehre Koşarak/Tarık TUFAN: Yazısını okumak isterseniz tık tık.
3. Ruhi Mücerret/ Murat MENTEŞ: Yazısını okumak isterseniz tık tık.
4. Osmancık/ Tarık BUĞRA: Yıllar önce babamın kendi için aldığı Tarık Buğra romanlarından biriydi. Ben ilkokulda olduğum için bana dokunmamıştı ama hatırladığım kadarıyla orta okuldaki ağabeyime zorla okutturmuştu. (Kendisi hâla kitaplarla barışamamıştır :) Kitaplığımızda hep olmasına rağmen sırası gelip de bir türlü okuyamadım bu romanı ta ki Kastamonu 'da düzenlenen kitap okuma yarışması kitap listesinin içinde yer alana dek. Listede adını gördüğümde gülümsedim. Zamanında zorla okumaktan kurtulmuştum ama yine bir şekilde okumak zorunda kaldım ama iyi ki de kalmışım diyorum. Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey'in nasıl bir ortamda yetiştiği nelerden beslendiği, eski Türk gelenekleri, kadınların aile hayatındaki yeri gibi ilgimi çeken bir çok konuda bilgi sahibi oldum. 
5. Posta Kutusunda Mızıka/A.Ali URAL: Tekrar tekrar okumak istediğim bir kitap daha. En çok da dostlarıma hasretimin arttığı zamanlarda elime alacağım sanırım.
6. Küçük Prens/ Antoine de Saint: Daha önce okumadığım için utandığım kitaplardan biri. Böylesine masum bir çocuk öyküsünü tekrar tekrar okumaya ihtiyacım olacak biliyorum. 
7. Nar Ağacı/ Nazan Bekiroğlu: Kitap yarışması vesilesiyle 2. kez okudum. Geçen yıl ki yazı için tık tık.
8. Katre-i Matem/ İskender PALA: Kitap yarışması için 2. kez okuduğum başka bir kitap. İskender Pala kitaplarını, üslubunu, motiflerini seviyorum. Lale devrinde yaşanan bir cinayetin çözülme aşamalarını hiç okumamışım gibi heyecanla okudum yeniden.
9. Küçük Ağaç'ın Eğitimi/ Forrest Carter: Bir Çeroki(Kızılderili) olan dedesi ve büyükannesiyle birlikte dağda geçirdiği çocukluğunu yine çocuk ağzıyla anlatmış yazar. Kitap bir otobiyografi. Bir eğitimci olarak altını çize çize okudum. Çocuk yetiştirmeyle ilgili kitaptan alınacak çok şey var.
10. Mimoza Sürgünü/ Nazan Bekiroğlu: Nazan Hocanın denemelerinden oluşan bir kitap. Özellikle Nar Ağacı'nın yazım sürecinde gezdiği şehirlerde yaşadıkları ve hissettiklerinin de olması bana Nar Ağacı'nın kamera arkasını okuyormuş hissini verdi. Özellikle kitabın son bölümünde Kudüs seyahatini anlattığı yazıda içimden "Keşke Mekke ve Medine tasvirleri de yapsaydı."diye geçirdim ve bir sonraki yazıyı gördüğümde göz yaşlarıma engel olamadım. Diline, yüreğine sağlık...


Evde kitap okumayı en çok sevdiğim mekan. Solumda kitaplığım, sağımda çiçeklerim, varsa gün ışığı yoksa lambaderin sıcak sarısı. Bol kitaplı günler dilerim...

BEN HER BAHAR AŞIK OLURUM


Geçen yıl 21 Mart'ta yazdıklarımı okudum az önce. "Sevdiğimle ayrı geçireceğimiz son bahar." demişim. Şimdiyse birlikte heyecanla beklediğimiz "ilk" baharımız kapıda. O kadar uzun zamandır bekliyorum ki bu baharı. Yıllardır ayrı geçirdiğimiz her baharda "Bir gün gelecek ve birlikte baharlar yaşayacağız" diye hayaller kurardım. Allah'a şükürler olsun ki o günler geldi. Beklediğimden, hayal ettiğimden de güzel geldi. Doğanın canlanışını aynı heyecanla izlemek, çıkacak olan meyveleri aynı sabırsızlıkla beklemek ne kadar da güzelmiş meğer. Baharı karşılarken bizim evin halleri şöyle:

Havanın kapalı olduğu hafta sonları evde doğa sevgimizi Serdar Kılıç'ın Doğada Tek Başına-Dağ Evi programının tekrarlarını izlemekle geçiriyoruz mesela. Kısıtlı imkanlarla yaparak yediği yemeklere ağzımız sulanarak bakıyoruz ve köy ziyaretlerimizden birinde yapmaya karar veriyoruz. Soğanda yumurta tarifi yakında...

Geçen yıl Rize'den getirdiğim, çehizimin bir parçası olan nadide çiçeğimizin büyümesini heyecanla takip ediyoruz. Çiçeğimizin adını bilmediğimizden ve aynı çiçeği bir tek Batum'da gördüğümden Batum Çiçeği dediğimiz bu narin mor çiçek bize yaşama sevinci veriyor. Gün ışığında yapraklarını açan geceyse şemsiye gibi kapanan "Batum Çiçeği" bugünlerde inanılmaz bir hızla çoğalıyor. Her akşam berjeri çiçeğin olduğu tarafa çeviren eşim tek tek çıkan tomurcukları sayıyor ve bana gösteriyor. Her nasılsa hep benden daha fazla tomurcuk buluyor. (Kendisinin ziraat mühendisi olmasıyla ilgili midir bilemiyorum :) ) Evlendiğimizden beri hep aynı sayıda yaprağı ve çiçeği varken son bir ayda iki katı kadar yaprak çıkararak sevindiriyor.


Saksı için üzgünüm ama nisanda değişecek.
Bu baharı da bir Sezen şarkısıyla karşılıyorum "Ben her bahar aşık olurum".
Birlikte nice baharlara...


30 Mart 2014 Pazar

Kanaviçe Hat Tablolar



Uzunca bir süre sonunda tablolarım duvarda yerlerini aldılar. Geçen yıl başladığım ama yarım bıraktığım "Maşallah" tablosunu 15 tatilin ikinci haftası, eşimin "Herkese her şeyi yaptın, benim en çok beğendiğim işi yarım bıraktın." sitemiyle bir gayret bitirdim. Es Selam"" lafzı ise Maşallah bittikten sonra beraber çerçeveletip takım yaparım düşüncesiyle bir yıldır dolap bekliyordu. İşlerken aynı renklerde yapmamın sebebi birlikte asarız düşüncesiydi ama evimize yerleştikten sonra ayrı ayrı asmanın daha iyi olacağına karar verdik.

 Allah'ın isimlerinden biri olan Es Selam'ın anlamı ; "Her türlü tehlikeden selamete çıkaran. Cennete ki bahtiyar kullarına selam eden." demek. Eve girdiğimizde selam vermeyi unutmamak ve misafirlerimizi de selamla karşılamak için bu tablonun evin girişinde olmasına karar verdik. Örneği Kanaviçe Dergisinin 11. sayısından işledim,  "El-Mü'min" lafzıyla birlikte yer alıyor dergide. Hatta o sayıyı sırf bu tabloyu işlemek için almıştım, aldığım ilk dergilerden biridir.


"Maşallah" da Kanaviçe Dergisinin 23.sayısında yer alıyor. İşlemelere başlamadan önce renk geçişi yok çabucak bitiririm diye düşünüyordum ama öyle olmadı. Aynı şeyin tekrarını yapmak bana göre değilmiş anladım. Ben daha çok puzzle gibi ilk bakıldığında anlaşılmayan ama bittiğinde ne kadar güzel olacağını hayal ederek heyecanlandıran işleri seviyorum. Böyle işlerde bütünü görebildiğim için çok istekli olmuyorum sanırım. Paspartu rengi içime sinmese de kendi yaptığım ve yaparken evimizde hayal ettiğim bu iki tabloyu çok sevdim.