21 Aralık 2013 Cumartesi

Efsane/ İskender Pala



İskender Hocanın son romanını 10 günün sonunda bitirdim şükür. Açıkcası İskender Pala romanlarını özlemişim en son 2 yıl önce Od'u okumuştum yine bayılarak. Kitap Barbaros Hayrettin Paşa'nın katibi Alkala ve Billure arasındaki aşkın etrafında şekilleniyor. Bu, kitaba Barbaros Hayrettin Paşa'nın bir biyografisini okuyacağım diye başlayanlar için hayal kırıklığı doğurabilir. Ben öyle bir beklenti içinde olmadığım için Barba Rossa ile ilgili verilen ayrıntılar beni fazlasıyla tatmin etti. Bütün Akdeniz'i gezdim en kanlı korsan savaşlarına tanık oldum sanki.
Kitabı okurken tasvirler o kadar etkileyici ki, forsaların kürekleri her çektiğinde "Hey-ya-mo-la!" nidaları kulaklarımda çınladı. Heykellerin sırrını öğrenebilmek için son sayfaları karıştırmayı düşündüm. Diğer romanlarında olduğu gibi bunda da aşkın en güzel hallerini, hasretin büyüklüğünün vuslatı ne kadar güzelleştirdiğini gördüm.
Kitapta en çok etkilendiğim kısımsa 20 yıllık düşmanlığın, Andrea Doria ve Hızır Reis'in yüzlerce gemisiyle Preveze'de savaşmasıydı. Kaptan-ı Deryanın ettiği dua, binlerce levendin hep bir ağızdan getirdiği tekbir gözlerimden akan yaşların sebebi oldu.


İtiraf ediyorum, kitabın 300. sayfasında kendi kendime "Şuraya bir harita koymak çok mu zordu, hocam!" diye hayıflanırken, tam arka sayfayı açmıştım ki kalın ve katlı haritayı fark ettim :) O an bir de "Şimdi baştan mı okuyacağım!" diye söylendim. (Bu aralar biraz depresif olabilirim :)) Ama kalan 60 sayfa için bile sık sık baktım, hiç yoktan iyidir.
Kitabın sonuysa tam beklediğim gibi güzel bir vuslatla taçlandı. Daha güzel olamazdı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder